‘GELENEK’ ŞAŞIRTTI
Kemal Paşa, hem bir geçmiş muhasebesi yapıyor hem de yeni Türkiye’nin vizyonunu çiziyordu. İşte “Fransa’da sevinç yaratacak şey”i, o noktada söyledi. Dedi ki:
“Siyasetimiz, geleneklerimiz, çıkarlarımız, bizi fikir ve eğilim yönüyle bir Avrupa Türkiyesi’ne, yani batıya yönelmiş bir Türkiye’ye yöneltiyor.”
Cümlenin içindeki “geleneklerimiz” sözcüğü Pernot’yu şüpheye düşürmüş olmalı… Nasıl olur da bir “doğu toplumu” geleneksel olarak batıya yönelebilirdi ki?
Oysa Mustafa Kemal, cumhuriyetçi hareketi, Türklerin asırlık temayülünün devamı olarak görüyordu.
Karşısındaki muhabire “Tarihimizi dikkate almalısınız”
dedi:
“Türkler yüzyıllardan beri hep aynı doğrultuda hareket etti. Sürekli olarak doğudan batıya yürüdük. Doğuda yaşarken bile kendimize mümkün olduğu kadar batıya yakın bir yerleşim yeri seçtik. Vücutlarımız doğuda ise de, fikirlerimiz batıya yönelik kalmıştır. Eğer son yıllarda yolumuzu değiştirdiysek, kabul etmelisiniz ki bu bizim hatamız değildi. Bizi siz zorladınız. Ve geçici olarak geri çekildik."
ZİNCİRLERİ KIRARIZ
“Bütün çabamız Türkiye’de modern, Batılı bir yönetim kurmaktır. Medeniyeti isteyip de batıya yönelmemiş millet var mı? Bir yönde yürümek kararında olan ve ayağındaki zincirin buna mani olduğunu gören insan ne yapar? Zincirleri kırar ve yürür. Biz, milli egemenliği ilan ettik. Kelimeler üzerinde oynamayalım: Bugünkü Türk hükümeti az çok cumhuriyettir.”