|
|
|
|
|
Osman GÖKBEL
|
CUMHURİYET
RÜYASI
|
Sanırım saat gecenin üçüydü. İki akşam öncesi evimize asker elbisesi giymiş iki kişi gelmişti. Uzun boylu olan genç askerin sesi ondan daha uzun boylu olan diğer askerin sesinden daha fazla çıkıyordu. Alışılmadık bir şeyler olduğundan emindim. Elindeki kağıttan benim çoğunu anlayamadığım yazılar okumuştu. Askerler gittiklerinde babamın beş öküzünden üç tanesinin iki gün sonra askerler tarafından sabah alıkonacağını annemden öğrenmiştim. Geriye kalan iki öküzü ise zar zor askere yalvararak evde bırakmayı kabul ettirmişti. Galiba babamın bazı planları vardı. Tekalif-i Milliye emirleriymiş evimizde okunanlar. Yani her evden ordumuzun ihtiyacı olan tüm eşyaları, arabaları, öküzleri Mustafa Kemal’in emriyle alacaklarmış. Ordumuz bu kadar fakir miydi ? Osmanlı Devleti yedi yüz yıl bolluk içinde yaşamamış mıydı ? Padişahım çok yaşa diyenlerin sayısında azalma vardı. Acaba padişah öldüğü için mi bu durumdaydık. Biz de mi ölmek üzereydik. Dedemin anlattığına göre en zorlu savaşlarda alnının akıyla çıkan bu ordumuz artık zayıf düşmüş. Dünyada ismimizi duymayan millet, devlet, hükümdar yokmuş. Tüm bu geçmiş ayrıntıları düşünürken saat neredeyse dörde gelmiş olmalıydı. Zifiri karanlığın ortasındaydık. Sağımda veya solumda en ufak bir ışık görünmüyordu. Bir sesle karanlıkta hepimiz irkildik. Yanımda aşağı mahalleden arkadaşım Selma, bana seslenip neler olduğunu soruyordu. Ben onun sesinden daha çok dışarıdaki Mustafa Kemal’in sesine benzer bir sese odaklanmıştım. Dışarıdaki korkunç koşuşturmadan haberdardık ancak neler olup bittiğini tam olarak kavrayamamıştık.
[Devamı Arka Sayfada]
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 54 ziyaretçi (60 klik) kişi burdaydı!
Anasayfa | Künye | Ürün Gönder |
HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ @ 4 Ocak 2009 - HENDEK
[ Tüm hakları saklıdır]
|
|
|
|
|
|
|
|